Muazzez İlmiye Çığ’ın torunu belgeleriyle yanıt verdi: 40 yıllık iddia, yalan ve iftira

“`html

Son Günlerde Yaşanan Kaybım ve Anneannemin Mirası

Bu kez kişisel bir yazı ile karşınızdayım. Eğer yanlış ifadeler kullanırsam, önceden affınıza sığınıyorum. Elimden geldiğince tarafsız olmaya çalışacak ve hislerimi paylaşacağım.

17 Kasım gecesi, hayatımda çok özel bir yeri olan öğretmenim, dostum ve birlikte nice sıkıntıya göğüs gerdiğim annem, Mersin’deki hastanede hayata veda etti. Tam 110 yıl süren bu dünyadaki serüvenini tamamlayarak yeni bir yolculuğa başladı. Yıldızlar onunla olsun. Yapabileceğim hiçbir şey, ona olan minnetimi ödeyemez. Tüm bunların yanı sıra, torunlarına olan sevgisiyle de örnek bir yaşam sürdü.

İftiralar ve Gerçeklerle Yüzleşmek

Hayatının her anını sevgi dolu ve üretken bir şekilde geçiren, geleceğe umutla bakan, örnek alınacak bir hayat sürdü. Bu yazıda onun hayat hikâyesine girmek istemiyorum. Bunun yerine, hakkında yazılmış olan “Çivi Çiviyi Söker”, “Muazzam Muazzez”, “Çiviyazılı Mektuplar” ve “Yaşadım Demek İçin Ne Yapmalı?” adlı eserlerden faydalanabilirsiniz. 1983-2015 yılları arasında birlikte yaşadığımız için, sadece kendi gözümden onu yansıtmaya çalışacak ve yanlış ifadelerle karalama çabalarının sebeplerini paylaşacağım.

“Tanrı Beni Burada Unuttu” Dediği Anlar

Hayatında aşırılıklara yer vermeyen, her anını değerlendirip, duygularını dengeli yaşayan biriydi. Uzun ömrü boyunca kaybettiklerine rağmen hayata asla küsmedi. Sürekli üretmeye devam etti. Eşinin, iki kardeşinin ve en yakın arkadaşlarının ardından yas tutsa da, kayıplarını kendisine söyleyemiyorduk. Hayatında en büyük korkusu, çok sevdiği iki kızına bir şey olmasından korkmaktı. “Tanrı beni burada unuttu” derdi.

Can dostu Prof. Dr. Mete Korkut Gülmen ile birlikte.
Can dostu Prof. Dr. Mete Korkut Gülmen ile birlikte.

Emeklilik Yılları ve Yaşama Dair Felsefesi

Son yıl sahibi olduğu sağlığında, sürekli olarak “Biraz dinlenmenin zamanı geldi” dediğimde, “Yukarıda boş oturduğumu görürse yanımda olur” şeklinde espriyi patlatırdı. Zeki, esprili ve her zaman pozitif bir insandı; kendisinde maddiyatı asla arzulamadı. Emeklilik dönemini, “Biz bu saatten sonra devlete yüküz, topluma borcumuzu ödemeliyiz” diyerek geçirdi. Asla kötülük düşünmez, kin tutmaz ve insana daima iyi gözle bakardı. “Şekerim” diye hitap ederdi, zira kendisi de tıpkı şeker gibi tatlı bir insandı.

Aydınlanmış Anadolu insanı

İçine doğduğu yaşamı güzelleştirmek için sürekli çaba sarf eden biri olarak, tanıştığı herkesin hayatına olumlu dokunuşlarda bulunmaya çalıştı. 100 yaşını geçmesine rağmen yeni dostluklar kurmayı başardı. Atatürk’e, cumhuriyete ve ulusuna karşı hep minnettar oldu. Gerçek bir idealist olarak, bilim üretmenin sadece akademiyle sınırlı olmadığını gösterdi. Muazzez İlmiye Çığ, Cumhuriyet’in örnek şahidi ve aydın Anadolu insanının vücut bulmuş halidir.

Gençlere Duyduğu Güven ve Sevgi

Birikimlerini ulusla paylaşmaya başladığı 80 yaşından sonra Cumhuriyet’in bir simgesi haline geldi. Kitap fuarlarında, imza günlerinde binlerce insan ona “Hocam, Tanrı bizim ömrümüzden alsın, sana versin” diyerek sevgi gösterdi. “Demeyin öyle” gibi sözlerle bu sevgiye sitem ederdi. Gençliğe olan umudu her zaman yüksekti. Ayrıca sosyal medyada gençler hakkında olumsuz ifadeler paylaşanlar hakkında, “Biz bu çocuklara daha iyi bir dünya bırakmıyoruz ki onlara kızalım” derdi.

Müze yılları. Mesai arkadaşı Hatice Kızılyay ile birlikte.
Müze yılları. Mesai arkadaşı Hatice Kızılyay ile birlikte.

Akademik Hayata Dair Tutumu

İstanbul Arkeoloji Müzesi’nden emekli olduktan sonra köşesine çekilmek yerine, Sümer ve Hitit uygarlıkları hakkında herkesin anlayacağı bir dille kitaplar yazdı, yurtiçinde ve yurtdışında pek çok konferansa katıldı. 90 yaşında İstanbul Üniversitesi tarafından fahri doktor unvanıyla onurlandırıldı. Akademik kariyeri olmasa da bununla her zaman gurur duyuyordu.

Kendini Geliştirme Tutkusu

80 yaşından sonra, sadece yazdığı konularda değil, eğitiminde de insanlara rehberlik etti. Sayesinde birçok insan, anlattığı konularda bilgi sahibi oldu. Eserleri birçok dile çevrildi ve referans oldu. Daktilo ile başlayan yazma kariyerine, bilgisayar kullanmayı öğrenerek devam etti. Yeniliklere açık ve cesur bir kadındı. Bazen geceleri uykusuz kalır, kitaplarının ortasında çalışırdı. En güzel sohbetlerimizi bu gecelerde yaptık.

“Gözlerimi yumdum açtım, bir baktım 100 yıl geçmiş.”
“Gözlerimi yumdum açtım, bir baktım 100 yıl geçmiş” derdi.

Bana Göre Kötü Bir Yönü Yoktu

Sevgili okurlar, kendisiyle ilgili ciltler dolusu yazabilirim ama o benim için çok özeldi. “Hiç mi kötü tarafı yoktu?” dediklerinde, objektifliğimi koruyarak “Bana göre yoktu” demek isterim. 50 yıllık ilişkimiz boyunca tahammül edemeyeceğim bir yönüne rastlamadım; yaşamını sevgi ve üretim üzerine kurduğu için böyle düşünmekteyim. 110 yıla sığdırdığı yaşamıyla gerçekten sıra dışı biriydi.

Eleştiriler ve Yargılar

Fakat elbette, herkes onu sevmek zorunda değildi. Özellikle Atatürk, Cumhuriyet ve laiklik gibi değerlere sahip çıkan birisi olarak karşıt görüşlerden birçok eleştiri aldı. 2006’daki yargılamada, “Ben ülkemi dışarıya şikâyet etmem!” dediği için bazı grupların tepkisini çekmişti. Cemaatin kumpas davaları sürecinde savunması için cesaret gösterdiği pek çok kişi bulunuyor. Bunlar onun cesaretini ve bilgelik dolu yaşamını birçok insanın gözünde daha da değerli kılmaktadır.

Ölümünden Sonraki Spekülasyonlar

Nitekim, vefatından hemen sonra, onunla ilişkilendirilmeye çalışılan eski iddialar sosyal medyada hızla yayılmaya başlandı. Renkli bir yaşamı olan Muazzez Hanım’a iftiralar atıldı. Hiç tanımadığı bu insanların, ölümünden sonra bile ona olumsuz ifadelerle yaklaşması, bizim için son derece üzücü bir durumdu. Onun hayatta olsaydı, bu durumu hiç umursamazdı.

40 Yıl Önceki İddiaların Arka Planı

Birçok insanın itibarı üzerinden yapmaya çalıştıkları karalama kampanyası, aslında 40 yıl öncesinin tekzip edilmiş haberlerine dayanıyordu. Muazzez Hanım, sadece familyasına değil, yaptığı araştırmalara da odaklıydı. Dönemin Sağlık Bakanı’na verilen cevaplarla birlikte bu iftiraların derinliği net bir şekilde ortaya çıkıyor.

Dönemin Sağlık Bakanı tarafından meclis soru önergesine verilen cevaplar.

Gerçekler ve Yalanlar

Sonuç itibarıyla, Muazzez Hanım’ın katkıları ve duruşu, onun hak ettiği takdiri bir nebze de olsa gösteriyor. Ölümünün ardından bile, Cumhuriyetin değerlerine saygıyla yaklaşan birisini lekelemeye çalışmak, onun ne denli büyük bir figür olduğunun kanıtıdır. Gülümsediği her anı önemsediğimiz, ondan öğrendiklerimizle dolu bir geçmişle yüzleşmekteyiz.

Teşekkürlerimi iletmek istediğim herkese, cesaret ve erdem gösterdiği için sonsuz minnettarım.

Ömer Dedeoğlu

“`

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir